Biber, dünya mutfaklarının vazgeçilmez sebzelerinden biridir ve kökeni Güney Amerika'ya, özellikle de bugünkü Bolivya ve Peru topraklarına dayanmaktadır. M.Ö. 7500'lü yıllarda bu bölgede keşfedilen biber, ilk olarak yerli halklar tarafından yetiştirilmiş ve çeşitli şekillerde tüketilmiştir.
Biberin bulunuş hikayesi, 15. yüzyılda Kristof Kolomb ve diğer İspanyol kaşiflerin Yeni Dünya'yı keşfetmesiyle başlar. Kolomb, Amerika kıtasına yaptığı seferlerde biberi Avrupa'ya getirdi. Avrupa'da başlangıçta süs bitkisi olarak görülen biber, zamanla mutfaklarda kullanılmaya başlandı ve lezzetiyle hızla popülerlik kazandı.
Biberin Avrupa'ya taşınması ve yayılması, İspanyol ve Portekizli tüccarların Asya ve Afrika'ya yaptıkları ticaretle hızlandı. Bu süreçte biber, Akdeniz mutfağının vazgeçilmez bir parçası haline geldi. 16. yüzyıldan itibaren biber, Osmanlı İmparatorluğu'na ve oradan da Anadolu'ya yayıldı. Anadolu mutfağında önemli bir yer edinen biber, Türk mutfağının vazgeçilmez tatlarından biri oldu.
Biberin yapım süreci oldukça basittir. Biber bitkisi, tohumların ekilmesi ve fide haline gelene kadar bakımıyla başlar. Olgunlaşan biberler hasat edilir ve taze olarak tüketilir veya çeşitli şekillerde işlenir. Biber, çiğ olarak salatalarda, pişirilerek yemeklerde ve turşu olarak çeşitli şekillerde tüketilir.
Günümüzde biber, dünya genelinde en çok tüketilen sebzelerden biridir. Tatlı, acı, yeşil, kırmızı gibi çeşitli türleri bulunan biber, mutfaklarda geniş bir kullanım alanına sahiptir. İçerdiği yüksek miktarda C vitamini, antioksidanlar ve diğer besin değerleri sayesinde sağlığa birçok faydası bulunmaktadır. Biber, aynı zamanda ekonomik değeri yüksek bir tarım ürünü olarak da önemli bir yere sahiptir.
Biberin kökenine ve yayılmasına dair bu bilgiler, hem tarihsel hem de kültürel açıdan zengin bir geçmişe sahip olan bu lezzetli sebzenin önemini gözler önüne sermektedir. Biber, sadece bir sebze değil, aynı zamanda dünya mutfaklarının temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.